İstanbul Arkeoloji Müzesi tarihi mirası ve bünyesinde barındırdığı milyonlarca eserle gerek dünyanın gerekse de Türkiye açısından son derece öneme sahiptir. İstanbul’un ve Türkiye’nin görülmesi gereken müzeleri sıralamasında bizce ilk sırada yer alması gerekmektedir. İstanbul Arkeoloji Müzesi ülkemizde müzeciliğin gelişiminde çok önemli bir rol oynamıştır. Bunun yanında İstanbul Arkeoloji Müzesi, İstanbul’un ilk müzesi olma özelliği de taşımaktadır.
Osmanlı Dönemi’nden bizlere miras kalan bu dünya çapındaki müze, kültür ve sanata meraklı gezginler tarafından görülmesi gereken bir durak niteliğinde. Göz alıcı bir görkeme sahip müzede, Avrupa’dan Afrika’ya uzanan Osmanlı İmparatorluğu topraklarını kapsayan çok geniş yelpazede eserler mevcut.
Dilerseniz tarihin kapısını aralayalım ve İstanbul Arkeoloji Müzesi eserlerine göz atalım. Haydi o halde, gezimiz başlasın.
Yazımızda Neler Var?
İstanbul Arkeoloji Müzesi Hakkında Bilgi
Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne miras kalan İstanbul Arkeoloji Müzesi, ülkemizdeki ilk müzecilik çalışmalarını bünyesinde topluyor. Sistematik bir biçimde müzeciliğin kurumsal olarak ortaya çıkışına öncülük eden İstanbul Arkeoloji Müzesi, 1869 yılında ‘Müze-i Hümayun’ yani İmparatorluk Müzesi olarak kurulmuş.
Sadrazam Edhem Paşa’nın oğlu Osman Hamdi Bey’in 1881 yılında müze müdürlüğüne atanması sonucunda Türk müzeciliğinde bir çığır açılmış. Osman Hamdi Bey; Myrina Antik Kenti, Kyme Antik Kenti, Lagina Hekate Antik Kenti, Nemrut Dağı gibi çeşitli yerlerde kazılar yapmış ve buradan gelen değerli eserleri müzede toplamış.
Günümüzde Lübnan dolaylarında bulunan Sayda’da 1887-1888 yılları arasında yaptığı çalışmalar sonucunda Krallar Nekropolü’ne ulaşan Osman Hamdi Bey, ünü tüm dünyaya yayılan İskender Lahdi’ni de müzeye kazandırmış.
İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin Mimari Özellikleri
İstanbul müzeleri içerisinde özel bir yere sahip olan İstanbul Arkeoloji Müzesi, anıtsal yapısı ve cephe süslemeleri ile hayli ihtişamlı görünür. Ön cephesindeki geniş merdivenler ile ulaşılan girişleri, sütunlarla ayrılır. Girişin üzerindeki alınlığı da görselliğine ayrı bir hava katar ve bu alınlığın üst tarafında Osmanlıca ‘Eski Eserler Müzesi’ yazar.
İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne 1903 yılında kuzey, 1907 yılında ise güney kanadı eklenmiş ve bu eklemeler sonucunda müze bugünkü halini almış. 1969 yılında ise güneydoğu tarafına sergi salonu ihtiyacından ötürü ek bir bina daha yapılmış.
Tarihin çeşitli dönemlerine izler bırakan medeniyetlerden kalan farklı eserlere ev sahipliği yapan İstanbul Arkeoloji Müzesi, tüm dünyada müze binası olarak dizayn edilen ve kullanılan ilk 10 müze arasında bulunur.
Ayrıca burası Arkeoloji Müzesi dışında Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk Müzesi’ni de bünyesinde barındırır.
Eski Şark Eserleri Müzesi
Eski Şark Eserleri Müzesi, Osman Hamdi Bey’in isteği üzerine 1883 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi Alisi (Güzel Sanatlar Akademisi) adı altında yapılmış ve uzunca bir süre okul olarak kullanılmış. Daha sonraları Akademi, Cağaloğlu tarafına taşınınca burası 1917-1919 yılları arasında müzeye dönüştürülmüş.
Yapının müze olarak kullanılmaya başlanmasının asıl sebebi ise Yakın Doğu ülkelerinin eski ve önemli kültür belgelerini halka sergileme isteği. Eski Şark Eserleri Müzesi’nde; Arabistan, Mezopotamya ve Anadolu’ya ait pek çok parça sergileniyor.
Eski Şark Eserleri Müzesi’nde sergilenen Arabistan ve Mısır eserleri, Arap Yarımadası’nın İslamiyet öncesi dönemlerine, Mezopotamya ve Anadolu eserleri ise Yunan öncesi dönemlere ait.
Çinili Köşk Müzesi
Çinili Köşk, 1472 yılında yapılmış ve Topkapı Sarayı’nın dış surlarının içinde konumlanmış bir köşk. Selçuklu etkisi ile tasarlanan yapı, Osmanlı mimarisinin İstanbul’daki özel eserlerinden.
1953 yılında İstanbul’un 500. fetih yıl dönümü sebebiyle restore edilen yapı, bir dönem Fatih Müzesi olarak kullanılmış. Türk, İslam ve Osmanlı çini eserlerini sergilemek için kullanılan yapı, 1981 yılında İstanbul Arkeoloji Müzelerine bağlanmış. Çinili Köşk Müzesi koleksiyonunda Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait 2000 civarında eser yer alıyor.
Köşkün içini ve dışını süsleyen çiniler, çoğunlukla beyaz, kahverengi, lacivert ve turkuaz renkli. Çanakkale ve Kütahya seramiklerinden güzide örneklerin de bulunduğu Çinili Köşk Müzesi, Topkapı Sarayı’nı tamamlayan bir güzellik konumunda.
İstanbul Arkeoloji Müzesi Giriş Ücreti 2023
İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin giriş bileti ücreti 100 TL, ancak Müzekart’ın varsa iş başka. T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne bağlı 300’ü aşkın müze ve ören yerini Müzekart ile bir yıl boyunca dilediğin kadar ziyaret edebiliyorsun. Bu uygulamaya İstanbul Arkeoloji Müzesi de dahil.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan akademik öğretim üyeleri ve 18 yaşın üzerindeki öğrenciler Müzekart’ı 30 TL’ye alabiliyor. Akademik öğretim üyesi ya da öğrenci olmayan kişiler için ise Müzekart çıkarma bedeli 60 TL.
İstanbul Arkeoloji Müzesi Nerede?
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı olan İstanbul Arkeoloji Müzesi, İstanbul’un tarihi semti Sultanahmet’te yer alıyor. Topkapı Sarayı ve Sarayburnu arasında konumlanan ünlü Gülhane Parkı’na çok yakın bir yerde bulunan müze, Osman Hamdi Bey Yokuşu’nda ziyaretçilerini bekliyor.
Ayrıca burası nefes kesici güzellikteki koleksiyonların yanı sıra sahip olduğu bahçesiyle de doğal ve tarihsel bir değer taşıyor. O yüzden buraya geldiğin zaman keyifle dinlenebileceğin bir alan da mevcut, aklında olsun.
İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne ulaşım çok kolay. Gülhane Parkı’na hayli yakın konumda bulunan müzeye, Eminönü-Kabataş tramvay hattı ile ulaşabilirsin. Anadolu yakasından geleceksen de öncelikle Eminönü’ne vapur ile geçip oradan tramvay yolunu kullanabilirsin. Tabii istersen Eminönü’nden eski İstanbul’u manzaralarına doyarak yürümeyi de tercih edebilirsin.